Söyleşi: Can Güçlü
İçinde bulunduğumuz siyasi ortam ve 14 Mayıs 2023 seçimleri, Türkiye’nin kültür yaşamının geleceği üzerinde de belirleyici olacak. ‘Kültür yaşamımızla siyasetin nasıl bir ilişkisi var, siyasi gelişmeler sanat, yazın ve kültür dünyamızı nasıl etkileyebilir’ gibi soruların yanıtını aramak için, yazın ve kültür dünyamızın önde gelen adlarına aynı 4 soruyu soruyoruz.
YouTube ve Twitter’da haftaiçi her sabah yaptığı ‘Patronsuz’ yayınlarıyla bağımsız gazeteciliğin öncülerinden olan, kitaplar üzerine yayınlarıyla da kültür yaşamımıza önemli katkılar sağlayan gazeteci Ünsal Ünlü’yle güncel politik ortamın ve yaklaşan seçimlerin kültür yaşamımız için ne anlama geldiğini konuştuk.
Bugünün iktidarının geçtiğimiz 20 yıl boyunca uyguladığı kültür politikası sizce bizi nereye getirdi?
Ülkede 20 yıllık ciddi bir kültürel yıkım politikası izlendiği ve bunun hiç de bilinçsiz yapılmadığı açık. Bunu görebilmek için istersek ‘ucube’ denilerek aşağılanan heykellere, istersek de dünyanın en nadide mozaiklerinden birinin üzerinde gezinerek poz veren AKP’li siyasetçilere bakarak görebiliriz. Elbette işin bir de liyakatsiz atamalar bölümü var ki o da bu yıkımın sürekliliğini sağladı. Milli Eğitim Bakanlığı yapan isimlerin son 20 yılda sınav sisteminden elyazısı öğrenimine kadar birbirinden farklı metotları çocuklar ve gençlere dayatması da bir başka can yakan nokta. Üzerine bir de sınav sisteminin sürekli değiştirildiğini eklersek sanırım başka bir şey söylemeye gerek kalmaz. Eğitim, kültür hayatının ayrılmaz bir boyutu olduğu için yıkımda da ortaklaşa felaket yaratıyor. Kültür hayatımızın güçlendirilmesi bir yana, siyaseten kendine yakın olanı sinemadan müziğe kadar her alanda desteklemek ama kalanları için festival yasaklarından çalışma alanı daraltmaya kadar cezalandırarak işsiz bırakmak üzerine kurulu bir sistem kaçınılmaz bir çöküntüye yol açtı.
Bulunduğumuz politik ortamın ve yaklaşan seçimin Türkiye’nin kültür yaşamı bakımından nasıl bir anlam ifade ettiğini düşünüyorsunuz?
Bu seçim tıpkı siyaseten olduğu gibi, hatta daha çok, yaşam alanımızın, dolayısıyla da kültürel zenginliğimizin geri alınıp alınamayacağını da gösterecek. İttifaklar arasındaki farka bence bir de böyle bakmak gerekiyor. Çünkü halen iktidarda olan Cumhur İttifakı bugüne kadar yaptıklarını daha da ileri götürerek kültürel zenginleşmeyi “yerlilik – millilik” söylemi içine hapsetmeyi hedefliyor. Karşısındaki tüm oluşumlar ise zaten bünyelerindeki sanatçılar aracılığıyla değişimi vaat ediyor.
Bugünün siyasi iktidarının kültürel hegemonya mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir önceki soruya verdiğim yanıtta olduğu gibi “yerlilik- millilik” saçmalığı evrensel kültürün de düşmanı. Üstelik bu düşmanlık kuşaklar arasında ilerleyerek daha da yayılma tehlikesi barındırıyor. Kendisinden olmayanı her türlü kültürüyle (sinema, müzik, resim, sahne sanatları vs.) reddeden bir anlayış ülkeyi çağdaş dünyadan koparmayı da başarı gibi gördüğü için çok tehlikeli bence.
Seçimlerden sonra Türkiye’nin kültür yaşamında beklediğiniz değişiklikler nelerdir?
Toplumun değişim arzusunun ve sıkışmışlık hissinin sandığa yansıması sonucu iktidar değişirse -ki bence öyle olacak- kültür dünyamızda da çeşitlilik tekrar artacaktır. Benim en sevdiğim tanımıyla “Her şey gittikten sonra geriye kalan” diye tanımlanan kültür kavramına bu şekilde yeniden sarılmak; konserlerin, festivallerin ve farklı etkinliklerin de geri dönüşü anlamına gelecektir.
Çok teşekkür ederiz.