Söyleşi: Özge İpek Esen
Yayın hayatına 2021 yılında başlayan Monografi Yayınları’ndan Esra Kökkılıç’la Monografi’nin yolculuğunu, butik bir yayınevi olarak yayıncılık sektöründe yaşadıklarını konuştuk.
Yayınevinin nasıl bir doğum hikâyesi var, bize Monografi’nin tarihinden, geçtiği yollardan bahsedebilir misiniz?
Tam bir tarih vermek aslında çok zor çünkü Monografi Yayınları aslında 30 yılı aşkındır faaliyet gösteren bir kitabevinin devamı olarak hayat buldu. Bir yayınevi kurma fikri önceden beri vardı, ama bunun için zaman bulamamıştık. Pandeminin yaşam biçimlerimizi değiştirmesi ve kitabevinin aktif hayatının sekteye uğraması bize yayınevi için daha disiplinli bir şekilde çalışma imkânı verdi diyebiliriz ve 2020 sonunda Kemal Düz’ün girişimiyle yayıncılık dünyasına adım attık. İlk kitaplarımız Dillerimizin Denizi ile Kıtalar Miti Ekim 2021’de yayımlandı, o zamandan beri okurlarımızı yeni kitaplarımızla buluşturmaya çalışıyoruz.
Yayın politikanızı oluştururken dikkat ettiğiniz hususlar nelerdir? Risk alarak bastığınız kitaplar oluyor mu? Kataloğunuzda kesinlikle yer vermek istemediğiniz türler var mıdır? Varsa bu türlerden neden uzak duruyorsunuz?
Yayın politikamız sosyal bilimler alanında saygın ve yetkin eserleri dilimize kazandırmak üzerine. Tarih, arkeoloji, coğrafya, dilbilim ve psikoloji alt başlıklarından bir seçkiyle butik yayıncıların arasında yer bulmaktan memnunuz ve bunun için de seçkilerimizi buna uygun biçimde tutmaya devam edeceğiz. Akdeniz üzerine yayınlar özellikle ilgimizi çekiyor, bu sebeple de bir Akdeniz kitaplığı oluşturmayı çok istiyoruz. Neden Akdeniz derseniz, Akdeniz’in kıtaları ve kültürleri birbirine sıkı bağlarla bağlayan koca bir ağ olmasından. Belli bir ülkenin, ulusun üzerine odaklanmaktansa daha geniş bir coğrafyada ortaklaşan ve o coğrafyanın hikâyesinin anlatıldığı kitaplar bizim ilgimizi çekiyor. “Öteki”nin o kadar da öteki olmadığını, tanıdıkça, öğrendikçe ne kadar benzeştiğimizi anlatan kitaplar yayınlarımızın omurgasını oluşturuyor.
Risk derken neyi kastettiğiniz çok önemli. Eğer maddi açıdan diyorsanız aslında bütün koleksiyonumuz bir risk diyebiliriz, çünkü çoksatarlardan ziyade uzun satarlara yöneldiğimiz, hatta niş diyebileceğimiz bir çizgimiz, okurunu zamanla bulacağına ve piyasada sağlam bir yer edineceğine dair inancımızın baki olduğu bir koleksiyonumuz var.
Kataloğumuzda şimdilik yer vermeyi planlamadığımız türler kurgu kitaplar ve yerli dosyalar. İlerleyen zamanlarda hayat ne gösterir bilemiyoruz. Ayrıca yanlı herhangi bir eseri de hiçbir zaman basmayacağımızı açıkça söyleyebiliriz, ne de olsa amacımız sosyal bilimler alanına katkı sağlamak, bunu gerçekleştiremeyen hiçbir eser bizim listemizde yer bulamayacaktır.
Türkiye’de yayıncılık yaparken mücadelelerinizden ve size gösterilen desteklerden bahsedebilir misiniz?
Türkiye’de yayıncılık yaparken verilen mücadelenin en büyüğü elbette ekonomik mücadele. Bu sadece bizim değil neredeyse tüm sektörün sorunu aslında. Kurdaki yükselişler, dünyadaki kâğıt stoku sorunu, matbaa maliyetlerindeki artış, giderlerin döviz üzerinden gelirlerin Türk lirası üzerinden olması bizi de epeyce etkiliyor. Etiket fiyatımızı elimizden geldiğince makul tutmaya çalışsak da gider-gelir tablosuna bakınca ne yazık ki bunu her zaman mümkün kılamıyoruz. Ancak okurlarımızın her şekilde bize gösterdiği destekten aldığımız güçle yola devam ediyoruz. Özellikle sosyal medyada kitaplarımızla ilgili çok olumlu dönüşler aldık. Butik bir yayıncı olduğumuz için tanıtım bütçemiz olmasa da bize desteğini esirgemeyen okurlarımız en az bizim kadar bizi görünür kılmaya çalışıyor. Hepsine buradan teker teker teşekkür etmek de isteriz.
Peki şimdilerde mutfakta neler var? Okurlarınızı hangi kitaplar bekliyor, bahsedebilir misiniz?
Mutfakta ilk olarak Akdeniz kitaplığımızda yer alacak, Akdeniz havzasında varlık gösteren antikçağ tanrılarının ve mitlerinin Akdeniz boyunca seyahatinin, bir dinden diğerine geçişinin, kökenlerinin anlatıldığı, Corinne Bonnet ve Laurent Bricault’nun birlikte kaleme aldığı Tanrıların Seyahati, Antik Akdeniz’de Tanrılar ve Mitler var.
Ayrıca yine başladığımız serilerden olan Irene Melikoff’un külliyatından olan Ebu Müslim Destanı baskı aşamasında.
Şu ana kadar yayımladığımız alanların biraz dışına çıktığımız Fransız nöropsikiyatrist Boris Cyrulnik’in Şahane Bir Mutsuzluk kitabı Hasan Can Utku’nun çevirisiyle taze yayımlandı. Yine aynı yazardan yine aynı çevirmenle çalıştığımız Çirkin Ördek Yavruları da tamamlandı, önümüzdeki aylarda raflarda yerini almayı bekliyor. Cyrulnik, Türkiye’de pek tanınmasa da öncüsü olduğu ruhsal dayanıklılık (résilience) kavramı literatürde oldukça önem arz ediyor.
Son olarak gerek arkeolojinin gerek tarihin haritalarla, daha doğrusu coğrafyayla birlikte çalışılması gerektiğini düşündüğümüzden, çok emek verdiğimiz, çok önemsediğimiz Eski Yakındoğu Tarih Atlası’ndan bahsetmek isteriz. İçinde bulunduğumuz coğrafya ve çevresinin özellikle prehistorik çağlara uzanan tarihinin haritalandığı, çok geniş bir akademik çevrenin makalelerle katkıda bulunduğu detaylı bir atlas üzerinde çalışıyoruz. Atlas’ın yayımlanmasıyla birlikte planladığımız birtakım etkinlikler de var fakat bunlar henüz olgunlaşmadığından şimdilik bu kadar bahsetmiş olalım.
Çok teşekkür ederiz.