Şule Tüzül

Seneler – Annie Ernaux
Yılın son aylarında Annie Ernaux’nun dört kitabını okuma şansım oldu. Seneler ise yılın son günlerinde elimdeydi ve bu yıl okuduğum en iyi kitaplar sıralamasında birinciliği alıverdi. Annie Ernaux, Nobel’i kesinlikle hak ediyor, hatta onun gibi bir yazarın alması harika, diğer yandan Nobel jürisinin Ernaux gibi bir yazara bu ödülü vermesi de şaşırtıcı. Okuduğum dört kitabında da, özellikle Seneler’de, eleştiri oklarını sakınmadan yolladığı Avrupa ve Amerika’nın kültür ve sanat insanları Nobel jürisini oluşturan sınıfı da kapsıyor çünkü. Oryantalist yaklaşımlarıyla dünyanın “öteki” halklarını anlatan yazarları pek seven Nobel jürisinin; oryantalist, kendi dışındaki halkları ötekileştiren yazar ve sanatçıları da eleştiren Ernaux’ya ödül vermesi gerçekten şaşırtıcı. Seneler, kolay bir metin değil. Alışıldık roman kalıplarının çok ötesinde. 1940’tan 2006 yılına kadar Ernaux’nun yaşamından fotoğraflar, günlükler, notlar üzerinden kurgulanan roman bireysel tarih ile toplumsal tarihi buluşturuyor. Sistemi, iktidarları, eril dünyayı, politikacıları, toplumu, aileyi sözünü sakınmadan eleştiren dili dünyanın her yerindeki işçi sınıfı insanlarının, kadınların, ezilenlerin, hakkı yenenlerin ve sesini duyuramayanların sözcülüğünü yapıyor. Her birimizin elinden alınan, sadece bize ait senelerin nasıl yok edildiğini ve o seneleri neden hatırlamamız gerektiğini müthiş bir dille anlatıyor Ernaux. Çok cesur: Mahremiyetin de iktidarların bir yaptırım aracı olduğu gerçeğinden yol çıkarak, hem kendi yaşamını tüm çıplaklığı ile ortaya koyuşuyla, hem de kendi dahil herkesi ve her şeyi acımasızca eleştirişiyle.

Başkalarının Tanrısı – Mine Söğüt
Mine Söğüt, kitapları ve yazılarıyla biricik yazarlarımdan biri. Bu yıl yayınlanan son romanı Başkalarının Tanrısı, yılın beni en çok heyecanlandıran kitaplarından biriydi. Bu romanını neden sevdim? Hem İstanbul’un sokaklarından doğan kurgusu hem de sokak insanlarından yarattığı kahramanlarla okurunu bambaşka bir dünyanın içine sürüklediği, alışkanlıklarımızı, kabullendiklerimizi, doğru bildiklerimizi, doğru diye öğretilenleri, inançlarımızı, bugüne kadar kurduğumuz tüm tanımları ters yüz ettiği için. Efsun Abla gibi efsane bir kahraman yarattığı için. Her kitabında olduğu gibi, burada da tekrar ve tekrar “Neden?” diye sordurduğu için. Edebiyat ve hayatın nasıl ayrılmaz bir bütün olduğunun, ancak birbirlerini besleyerek var olabileceklerinin, yalan ve gerçeğin ve yaşamı belirleyen tüm tanımların ancak bu birliktelikle anlamlarına kavuşabileceğinin altını bir kez daha çizdiği için. “Kim daha vahşi?” dediği için. En çok da her yönüyle insanın doğasını sorguladığı ve okurunu bununla yüzleştirdiği için.

Shuggie Bain – Douglas Stuart
İskoç asıllı Amerikalı yazar Douglas Stuart’ın çocukluğunu anlattığı ilk romanı Shuggie Bain, yılın beni en derinden sarsan, ismini her duyduğumda içimi tekrar tekrar sızlatan, edebi açıdan ise hayranlıkla anacağım bir kitap oldu. Shuggie Bain okurunu dönüştüren kitaplardan. Bu kitap nefretinizi, önyargılarınızı, kibrinizi, katı yanlarınızı törpülüyor ve yumuşatıyor. Kitabı okurken içinizde biriken olumsuzluklardan arınıyorsunuz. Çünkü kitabın kahramanı Shuggie size başka bir şans bırakmıyor. Bir çocuğun, başına gelen tüm kötülüklere, sevgisizliğe, şiddete rağmen içinden asla eksiltmediği, asla yitirmediği büyük bir sevgi ve umutla ayakta kalma mücadelesine hayran kalırken, her ne olursa olsun içindeki o sevgiyi ve umudu eksiltmek yerine çoğaltması, affediciliği, her ne olursa olsun karşısındakini anlama çabası karşısında değişmemeniz mümkün değil. Bu kitap Shuggie’nin büyüme hikâyesi olduğu kadar aynı zamanda annesi Agnes’in, bir kadının yaşama tutunma çabasının hazin hikâyesi. Bir yanıyla dünyanın tüm kadınlarının, işçi sınıfının ve yoksulluğun da hikâyesi. En temelde ise derin bir sevginin romanı bu, bu derin sevginin anlatımındaki olağanüstülük edebi bir eser olarak romanı doruğa ulaştırıyor. Kitabın beni etkileyen diğer bir yönü de yazarın doğa, hayvan hakları ve hayvan sömürüsü meselelerini de hiç göze sokmadan, alt metinlerde romanın hamuruna karıştırması oldu.