Sıcak Kafa: Distopik Bir Öykünün Distopik Analizi

Umut Yıldız

Merhaba,

Sevgili Can Güçlü ve Altı Üstü Kitap girişimine sosyal medyada denk gelmemin hemen ardından kendilerine bir mesaj göndererek bu girişime dahil olmak istediğimi heyecanla ilettim. Sevgili Can, mesajıma çok kısa zamanda oldukça yüreklendirici bir şekilde geri döndü ve bana Altı Üstü Kitap girişiminin kapılarını açtı. Sağ olsun, var olsun. Kitap, içerik, çeviri kalitesi kadar okur kalitesinin de artmasını savunduğumdan, okur ile ilgili yapılmış her iyi işi takdirle karşılıyor ve desteklemeye gayret gösteriyorum. Bana verilen bu fırsatı da, en uç noktaları zorlayarak, biraz ütopik, biraz distopik şekilde, biraz da en iyi yaptığım iş olan okurluk ile birleştirerek sizlere farklı bir bakış açısı sağlamaya çalışarak değerlendirmek istiyorum.

İlk yazım, aslında bir kitap analizi olmalıydı, bense elime geçen bu fırsatı değerlendirerek konuyu bambaşka bir alana taşıdım ve yapay zeka tarafından yapılan bir kitap analizinin, okur tarafından analizini çıkarmaya çalıştım.

Son birkaç haftadır sosyal medyanın da gündeminde olan ChatGPT, OpenAI tarafından geliştirilmiş, yazılı bir metni anlamaya ve anlamını çıkararak cevaplar vermeye çalışan, Türkçe de dahil olmak üzere birçok farklı dilde sorular sorabileceğiniz ve ilginç cevaplar alabileceğiniz, hepsinden önemlisi de yeni şeyler öğrenebilen bir yapay zeka yazılımı temelli chat robotudur.

Ben de ilk yazımda, ChatGPT ile olan edebi temasımı sizlere aktarmak istiyorum.

ChatGPT ile sohbetimde kendisine ilk iki sorumu şöyle sordum.

Yapay zeka algoritmasının 3-4 saniye içerisinde, hem de Türkçe olarak cevap vermesi bu kadar şaşırtıcı iken, hızlıca verdiği cevapların anlamlı olması da beni ayrıca şaşırttı.

ChatGPT’ye sorularıma devam ettim.

Başta beklentiyi yüksek tuttuğum için sizleri heyecanlandırdım. Ama şimdi ChatGPT’nin yazar, kitap ve dizi ile ilgili verdiği cevaplar, sizleri bir miktar hayal kırıklığına uğrattı diye tahmin ediyorum. Aslında neden hayal kırıklığına uğramamamız gerektiğini, yine yapay zekaya sordum, cevabı yazımın son bölümünde.

Gelelim benim kitapla ve diziyle ilgili analizime. Netflix Türkiye tarafından geçtiğimiz haftalarda yayımlanmaya başlayan ve oldukça ilgi gören distopik ve bir o kadar da post apokaliptik Sıcak Kafa dizisini yazımın son bölümüne bırakarak, öncelikle 2016’da, dünya henüz büyük pandemi ile tanışmamışken, Afşin Kum tarafından yazılmış ve diziye ilham olmuş Sıcak Kafa kitabına değinmek istiyorum.

Sıcak Kafa, “dil yoluyla bilince bulaşan hastalık” gibi çok parlak bir bilimkurgu fikri ile doğmuş, çok iyi kurgulanmış, karakterleri hikayeye çok iyi oturtulmuş, günümüz medyasının yanıltıcılığı, felaketlerin iktidarın gücünü ve baskısını beslemesi gibi ülkemizde güncel konuları da barındıran, akıcı bir hikayeye sahip. Kitap editörünün absürd ve avantür hikaye yazarı Alper Canıgüz olması ise kitaba ayrı bir renk katıyor. Kitabın içerisinde hikaye akışında yer yer Alper Bey’in hikayeye dokunuşunun nüanslarını görebiliyorsunuz.

Dizi ise kitaptan daha başarılı olmuş bence. Oyuncu seçimleri, görüntü yönetmeninin marifetleri, hikayeyi daha da üst noktaya taşımış. Önce kitabı okumanızı, ardından diziyi izlemenizi önemle öneririm.

ChatGPT şu an için Afşin Kum’u, Sıcak Kafa kitabını ve dizisini tanımıyor. Bu beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı çünkü, işin aslında ilginç tarafı, yapay zeka altyapısı bunları öğrenebiliyor. ChatGPT, ben bu soruları kendisine yönelttikten sonra muhtemelen sorduğum sorular ile ilgili öğrenme aşamasına geçmiştir. Çok yakın bir zaman içerisinde de bu sorulara cevap verebileceğini düşünüyorum. 

Sosyal medyada gördüklerimden yola çıkarak, ChatGPT’nin bir avukat gibi dava dilekçesi yazabilmesi, bir sosyal medya uzmanı gibi paylaşım içeriği oluşturabilmesi, bir stok fotoğrafçı için en önemli şey olan anahtar sözcükleri 3-4 saniye içerisinde belirleyebilmesi, bir dijital pazarlama uzmanı gibi SEO için gerekli bilgiyi sağlayabilmesi, yine sosyal medyada en uygun saatleri en uygun içeriği vererek yapılacak paylaşımı hazırlayabilmesi bizler için oldukça distopik görünse de hayata geçirildiğini görmek bizleri bir o kadar da heyecanlandırıyor. 2016’da yapay zeka ile oluşturulan bir romanın neredeyse ödül alacak olması, yazarların gelecekte işlerinin ne kadar zor olacağının göstergesi gibi. Yapay zeka ona söylediğiniz kelimeler ışığında resim yapmaya da başladı. Yapay zekanın böylesi bir hızla işlerimizi elimizden alabilecek gibi görünmesi, hem distopik, hem korkutucu hem de oldukça umut verici.

Felsefenin temel sorunsallarından olan logos’u; ki anlamı bana ve bazı modern felsefecilere göre heybemizde biriktirdiklerimiz, birikimlerimiz, yapay zekaya ve makinelere çoktan kaptırdık. Ethos, yani etik ise yapay zekanın çözebilmesi için uzun süredir üzerinde çalışılan bir konu ve bunu da makinelere bırakmak üzereyiz. Elimizde kalan şey ise pathos, yani duygularımız ve yaratıcılığımız.

Distopik bir roman hikayesine benzer şekilde, yakın gelecekte yapay zekaya karşı ayakta kalmak için bambaşka bir yaratıcılık gerekecek gibi görünüyor.

Bir sonraki yazımda, ChatGPT ile sohbetime, bu kez yapay zekanın en az hepimiz kadar tanıdığı, bildiği ve hakkında yorum yapabildiği bir yazarla ve onun öykülerinin yorumlarıyla, kaldığım yerden devam edeceğim. 

Blog at WordPress.com.