Söyleşi: Kutan Ural

Söyleşi:
Can Güçlü
Ece Gülsayın

Son dönemde Kronik Kitap için tasarladığı kapaklarla Türkiye’de tarih kitaplarına yönelik ilginin artmasında büyük rol oynayan tasarımcı Kutan Ural’la kendisini kapak tasarımına götüren yolu, kapak tasarım sürecinin işleyişini, eğlenceli ve güç noktalarını, yayıncılıktaki yerini ve okur için anlamını konuştuk.

Bir tasarımcı, kitap kapağı yapmaya nasıl yönelir? Sizin için bu nasıl gerçekleşti?

Benim için tamamen tesadüf oldu aslında, Ankara’da kendi işlerimi yaparken bir gün “Benim İstanbul’a gitmem gerek,” dedim ve bunu düşündüğüm günün ertesi günü, bir mekanda bir yayınevi sahibi arkadaşıma denk geldim, onlar da İstanbul’a yeni taşınmışlardı, bana “Gelin şirketinizi bizim ofise taşıyın,” dedi ve süreç bir anlamda öyle başladı. Çok eğlenceli bir şey, çünkü bir ‘brief’ formu geliyor, bunun dışında uçsuz bucaksız bir şey kapak tasarımı. Belli sınırların var ama geri kalanında uçsuz bucaksızsın. Sonrasında da on yıldan fazladır 400’den fazla kitap kapağı tasarladım.

Peki siz nasıl bir okursunuz? Kendi okuduğunuz kitapta kapak ne kadar belirleyicidir?

Benim için kapak çok önemli. Aldığın herhangi bir üründe, yiyecekte bile eğer iki ürün birebir aynıysa daha iyi paketlisini alırsın, kitap kapağında da öyle oluyor. Bu sıralarda çok kitap okuyamasam da okuduğum kitaplar arasına kapağına göre aldığım çok var. Sırf kapağı güzel diye, evde güzelce dursun diye aldığım kitap da çok oldu.

Kapaklarını tasarlarken kitabın ne kadarını okuyorsunuz? Önemli noktalara nasıl karar veriyorsunuz?

Hiç okumuyorum. Bazen ayda 10-12 kitap kapağı tasarladığım oluyor, her birini okumaya kalksam hiçbirine yetişemem. =) Önemli noktalar için yıllar içinde kendime bir brief formu oluşturdum: Yazar adı, editör adı, kapakta başka adlar yazacak mı, yazarsa titri yazacak mı, baskı adedi, aldığı bir ödül yazacak mı?.. Anahtar kelimeler, bir paragraflık bir brief. Bunlardan oluşan bir form hazırladım. Kronik Kitap da bana çok yardımcı oluyor, görsel önerileri benim elimi çok rahatlatıyor. Bazen de bazı kitaplar tabii çok belli, mesela İlber Ortaylı Seyahatnamesi gibi. Kitap adını gördüğümde zaten aklımda bir şeyler beliriyor.

İlber Ortaylı Seyahatnamesi
Kapak tasarımı: Kutan Ural
Kronik Kitap, 2017

Müzik albümleri için de kapak yapıyorsunuz, onları yaparken müziği dinliyor musunuz?

Müzikte, çalışırken direkt şarkıyı da istiyorum. Ne tarz bir şey, eğlenceli mi, depresif mi? Müzikte daha değişken. Ama tarih kitabı daha belirgin olduğu için matematiği çok belli: İkinci Dünya Savaşı’yla, Nazilerle ilgili bir şey olacaksa, kafanda kırmızı arka plan üzerine siyah ya da beyaz yazı şeklinde bir görüntü canlanıyor mesela.

Tabii, biz sizi yıllar önce Erwin Bartmann’ın Vatan ve Führer İçin kitabına yaptığınız kapak dolayısıyla tanıyoruz. O kapağın yapım videosunu paylaşmıştınız.

Bir tek onun videosunu paylaştım zaten. İki-üç içime sinmeyen kapak denemesinden sonra SS harflerini tüm kapağa yedirsem nasıl olur diye düşünürken, kendi kendime “Bunun ekran kaydını alayım, bakalım ne çıkacak?” dedim, plansız ve gerçekten o an çıkan bir tasarımın şahidi olduk beraber. Bir de geçenlerde, video değil ama, bir kitabın layer’larını açarak paylaştım sosyal medyada, çünkü bazen kafanda belirli bir şey oluyor, onu dökene kadar çok uğraşıyorsun ama sonra kafandaki yol değişiyor, yaptığın şeye bakınca “Hiç güzel olmadı! Benim aklıma nasıl gelmiş ki bu?” diyorsun, başka bir yola çıkıyorsun.

Vatan ve Führer İçin
Erwin Bartmann
Çeviren: Selçuk Uygur
Kapak tasarımı: Kutan Ural
Kronik Kitap, 2018

Bir kapak tasarımcısının belirli bir türde kendini daha rahat hissetmesi, bu türde kitaplar üzerinde daha rahat çalışması yaygın bir durum mudur?

Tarih kitapları üzerinde çalışmak haliyle daha direkt bir şey; ne istendiği, okuyucu kitlesi daha belirgin. Romanda daha farklı. Mesela kişisel gelişim kitapları yapmayı tarih veya roman kadar sevmiyorum, çünkü çok soyut, her şey olabilir, bazı şeyleri nasıl görselleştireceksiniz? Tarih kitapları üzerinde bu nedenle daha rahat çalışıyorum, bir de Kronik Kitap kurulduğundan beri beraber çalışıyoruz, yayınevinin ne istediğini, okuyucunun ne beklediğini biliyorum.

Kurguda nasıl oluyor?

Kurgu da çok çalıştım, değişiyor… Mesela yaptığım kapaklardan şeyi seviyorum, çok çalıştım üzerinde, Tuna Kiremitçi’nin Sonun Geldi Sevgilim’ini. Tipografik çalışmayı daha çok seviyorum. Uğraştığım, severek uğraştığım şeylerden biri bu. Tanrı Olmak Güzel de sevdiğim bir kapaktı. Kitabın konusu şöyle; bir adam bir yerde papazlık yaparken din ve para işinin zengin olmaya çok uygun olduğunu anlıyor, o yüzden para kaldırmaya karar veriyor. Haliyle de Adem’in Yaratılışı üzerinden gittim, araya para sıkıştırdım… Bu tarz şeyler hoşuma gidiyor.

Sonun Geldi Sevgilim
Tuna Kiremitçi
Kapak tasarımı: Kutan Ural
April Yayıncılık, 2014

Kurguda kitabın temalarını iyi yansıtmak için bu temaları bir biçimde görselleştirmek midir anahtar?

Tabii, istediğim brief formunda aslında onlar var, anahtar kelimeler, kısa bir paragraf bilgi… Her kitabı okuyamıyorsun çünkü.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu
İlber Ortaylı
Kapak tasarımı: Kutan Ural
Kronik Kitap, 2019

Peki, “Ben bunu tasarlamadan önce okumak istiyorum kardeşim, okumadan yapmayacağım kapağı!” dediğiniz oldu mu hiç?

Olmadı, öyle bir vaktim de olmadı hiçbir zaman. Tasarladıktan sonra okuduklarım oldu ama tabii.

Okuduktan sonra, ‘kapak cuk oturmuş’ ya da ‘biraz daha farklı yapabilirdim’ dediğiniz oldu mu?

Hiç olmadı. Çünkü o an içine en çok sinen şeyi yapıyorsun, on sene sonra çok kötü gelip ‘ben ne yapmışım ya’ diyebilirsin, çünkü hem sen değişiyorsun, hem tasarım trendleri değişiyor, hem birçok şey değişiyor. Bazen yaptığın bir işe uzun süre bakarsan beş gün sonra bile beğenmiyorsun. Ama mesajı iyi veriyorsa eskimiyor, güzel bir fikir bulmak da çok önemli burada. Redingot’a Yalnızlığın Felsefesi için bir kapak yapmıştım, ama haliyle çok soyuttu, kapağa ne koyabilirsin? Ben yalnız kalmak istediğimde veya kaldığımda kulaklık takıp dünyadan soyutluyorum kendimi, bu yüzden yukarıdan sallanan bir kulaklık koymuştum kapağa, çok da beğenildi. Tarih kitaplarında çok olmuyor, ama diğer kitaplarda bir cin fikir bulmak gerekiyor.

Yalnızlığın Felsefesi
Lars Svendsen
Çeviren: Murat Erşen
Kapak tasarımı: Kutan Ural
Redingot Kitap, 2018

Tarih kitaplarında yayınevinin sizden istekleri ve verdiği bilgiler daha baskın geliyor?

Hem o… Hem de bir D&R’a girdiğinizde oradaki bin kitap arasından kendini göstermesi gerekiyor, o önemli. Tarih spesifik bir alan, Türkiye’de çok seviliyor ama yanlış seviliyor. Tarih kitabı satmak ya da sattırmak ya da insanlara gerçeğini öğretmek için biraz öne çıkan bir şeyler yapmak gerekiyor. Örneğin Sultanın Casusları çok güzel bir kapaktı, çok öne de çıkartıyordu kitabı, ki koyu renk kapaklar genelde bir tık daha geride kalır diğer kapaklara göre. Ama ortadaki göz figürü, tabii onu her yere çeken de oldu ama, sonuçta ‘casus-göz’ çok direkt bir iletişim şekli. Bir de insan psikolojisinde şu var; bir postere, bir tasarıma baktığın zaman yazı ve fotoğraf boyutuna göre değişiklik gösterse de önce insana, insanın da gözüne bakıyorsun. O yüzden oraya göz koymak, hem casus çağrışımı, hem kapı deliğinden bakma hissi, dikkat çekecek Osmanlı motifleriyle güzel bir kapak oldu. Sonuçta Emrah Safa Gürkan’ın da ilk kitabıydı yayınlanan ve güzel de satmıştı. Sonuçta ben de istediğime ulaştım: Hem güzel bir tasarım oldu, hem iyi bir satış yakaladı, hem dikkat çekti. Bazı kapaklar çok güzel oluyor, alayım evime koyayım diyorum ama satmayacağını da biliyorum mesela. O yüzden biraz da tasarım zevkinin dışına çıkıp markete oynamak gerekiyor.

Sultanın Casusları
Emrah Safa Gürkan
Kapak tasarımı: Kutan Ural
Kronik Kitap, 2017

Kapak öyle bir şey ki, okur kitabı alacak, metinle ilişki kuracak ama sonuçta elinde fiziksel de bir şey var, onunla da ilişki kuruyor. Siz aslında kitabın içindeki konsepti dışarı çıkarıyorsunuz. O yüzden konseptin yarısı da kapak oluyor, belirli durumlarda konseptin ötesine geçiyor. Türkiye’de tarih alanında yapılan kapakların yaratıcı, kitabın tonuyla ilk bakışta uyumlu gözükmeyecek ama ondan sonra kitabın tonunu geliştirdiğini anlayabileceğiniz bir tarzda yapıldığına tanık olmamıştım sizin çalışmalarınıza dek. O kitabın yalnız ilgi çekmesini, satmasını değil, okurun kitabı okuduktan sonra elinde kalacak duyguyu da bir anlamda siz yönlendiriyorsunuz.

Öyle oluyor. Tarih kitapları genel olarak çok spesifik şeyler olduğu için; sıkıcı, insanların elinin pek gitmediği kitaplardı normalde. Mesela bazı kitapları biraz daha film posteri gibi yapmaya çalıştım, insanlar merak edip alsınlar da istedim, kimi zaman metin çok akademikken ve çoğu insanın ilgisini çekmeyebilecekken kapağı için alan da çok oldu. Ya da çok ilgi çekici bir metin ve çok pop bir kapak olduğu için satan da oldu. Ama sonuçta artısı da eksisi de var.

Operasyon: Mussolini
Selçuk Uygur
Kapak tasarımı: Kutan Ural
Kronik Kitap, 2020

Çok da canlı olmayabilecek bir yapıtı canlandırmış oluyorsunuz.

Bir nevi. Tarih kitapları yurtdışında da çok eğlenceli, albenili kapaklarla çıkmıyor. Bu da değişiyor tabii elbette ama, bundan bir on sene öncesine baktığımızda daha tekdüze, “Trajan fontla, serif’li bir fontla bir şeyler yazayım, bordo kullanayım, arkasına da eski bir kağıt dokusu koyayım, bitsin.” düşüncesiyle yapılıyordu tarih kitapları, çok tekdüzeydi. Kronik’le, Kronik’in vizyonuyla beraber bunu biraz değiştirmiş olduk.

Venedik Gizli Servisi
Ioanna Iordanou
Çeviren: Fatih Yücel
Kapak tasarımı: Kutan Ural
Kronik Kitap, 2020

Biraz örnek verdiniz ama sizin için birkaç tane iş seçmeniz gerekse yaptıklarınız arasından, hangilerini seçerdiniz?

Operasyon: Mussolini. Bayağı sevdiğim bir kapak, yaparken de eğlenmiştim. Venedik Gizli Servisi. Eski bir gravürden çıkartmıştım onu, güzel olmuştu. Tarih kitabı olunca görsel bulmak da, bulduğun görselden bir şey çıkartmak da zor oluyor, bazen kapağı yapmak yarım saat sürse iki saati güzel görsel aramaya harcamak gerekiyor. Ya kullanılmış oluyor, ya da insanların çok iyi bildiği bir şey oluyor, ondan çekiniyorum farklı bir şeyler yapmak adına. Bazen de çok zor oluyor, yani mesela Selçuklu dönemiyle ilgili görsel bulmak çok zor çünkü çoğunlukla minyatür var… Minyatürler minyatür olarak güzel ama kitap kapağına taşınınca çok güzel olmuyor açıkçası. İlber Ortaylı’nın, Halil İnalcık’ın adlarının bir logo gibi olup hep aynı şekilde devam ettiği seriler çok güzel oldu. O devamlılığı sağlaması da çok iyi. Çünkü normalde bu yazarların kitapları farklı yayınevlerinden çıkıyor, hepsi farklı tasarımlarla çıkıyor. Hatta aynı yayınevinde bile farklı tasarımlarla çıkıyor, böyle bir devamlılık sağlanması da okurların “Bu İlber Ortaylı’nın, Halil İnalcık’ın kitabı” diye yönlenmesini, ne aradıklarını daha iyi bilmesini sağlayabiliyor. Tasarımıyla daha rahat buluyor okurlar yazarları, kitapları. 

Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ
Halil İnalcık
Çeviren: Ruşen Sezer
Kapak tasarımı: Kutan Ural
Kronik Kitap, 2019

Ne kadar sürüyor bir kapakla uğraşmanız?

Yarım saat de sürdüğü oluyor, on gün de. Bazen bir şey yapıyorsunuz, mutlu olmuyorsunuz, demlenmeye bırakıyorsunuz, bambaşka bir şey çıkıyor. Bunu başka bir şeye çevireyim diyorsunuz. Vatan ve Führer İçin’de amaç aslında SS damgasını kullanmaktı, fikir oydu, ama SS koyup ortasından bir şey çıkarınca güzel olmadı, sonra tek S’e, tek yıldırıma düşünce mesela güzel bir kapak çıktı. Başladığın yolla aynı gitmiyor sonuçta. O hazırlık videosunda bakınca iki dakika sürüyor yapmak ama onun iki dakika sürmesi için önce iki saat ‘onu oraya mı koysam, buraya mı koysam, böyle mi yapsam, hangisi daha iyi olur, tipografisi nasıl olsun’ diye düşünüyorsun. Ama benim için en kolay ve yaparken eğlendiren kapaklar İkinci Dünya Savaşı kitapları, SSCB dönemi kapakları gibi. Çünkü o donemin posterleri, grafik dili kendi halinde zaten çok güzel, bunu kapağa yansıtmak ayrı bir zevk veriyor.

İkinci Dünya Savaşına özel bir ilginiz var mıdır?

Spesifik olarak yoktur aslında, ama o donemin estetiğini severim…

Alman estetiğini…

Alman estetiği ayrı, eski Sovyet propaganda posterleri ayrı… Hepsinin ruhu kendi içinde hem ruh hem grafik olarak çok güzel.

Düşündüğünüz zaman ‘evet, bu!’ dediğiniz ama sizi çok zorlayan, tıkayan bir kapak oldu mu?

Oldu. Tasarım anlamında değil de, yazar iletişimi sıkıntılı oluyor bazen. Eğer yazar sana ulaşabilecek bir konumdaysa, karışabilecekse kapağa, çok bambaşka şeyler oluyor. Genelde yazarlar karışıyorsa zorluk çıkıyor, çünkü akıllarında bir şey oluyor ama bir işe daldığın zaman çok farklı bakıyorsun, ama biraz uzaktan bakmak her zaman daha iyi oluyor. Tasarımcılar hem işleri bu olduğu için, hem işin içine o kadar dalmadıkları, uzaktan baktıkları için daha farklı bir noktadan yaklaşıyorlar. Bir de tasarımcının baktığı şeyde farklı yanlar var: Bir, tasarımın güzel olması, iki, koyduğun görsellerin ve öğelerin okunabilirliği ve dikkat çekiciliği, üç, kitabı sattırabilecek bir kapak olması, çünkü kendi evine bir tasarım yapmıyorsun, herkesin satın alabileceği ya da evine alıp koymak isteyeceği bir şey yapıyorsun, bir arzu nesnesi haline getirmeye çalışıyorsun. Ve kendi portfolyona da koyacaksın, kapağı açtığında Kutan Ural yazacak bir şeyi kötü yapmak istemiyorsun, bu noktada da işe karışan yazarlarla çalışmak zor oluyor.

Antik Dönemden Günümüze Gayrinizami Harp
Brian Hughes – Fergus Robson
Çeviren: Ali Güneş
Kapak tasarımı: Kutan Ural
Kronik Kitap, 2021

Gerçekleştiremediğiniz ama ‘gerçekleştirebilseydim çok güzel olurdu’ dediğiniz neler var?

Bazılarını hala tutuyorum mesela. Mesela bir kapak yapıyorum, çok hoşuma gidiyor, ama yayınevi başka bir alternatifi kullanmak istiyor. Onu hiçbir zaman atmıyorum, başka bir şeyde kullanıyorum. Antik Dönemden Günümüze Gayrinizami Harp diye bir kitap yapmıştık, onda tepeden askerlerin tipografi üzerinde gözüktüğü bir kapak çalışmıştım, ama başka bir kapak seçildi, sonra onu başka bir kitapta…

Savaş Çalışmaları El Kitabı’nda?

Evet, Savaş Çalışmaları El Kitabı’nda kullandım, aslında onu Gayrinizami Harp’e yapmıştım. Yaptığım şeyleri atmıyorum, bir noktada değerlendiriyorum.

Savaş Çalışmaları El Kitabı
Editör: Mesut Uyar
Kapak tasarımı: Kutan Ural
Kronik Kitap, 2021

Kronik’le yaptığınız çalışmaların Türkiye’de kurgudışı kapak tasarımına nasıl etki ettiğini düşünüyorsunuz ve etmesini istersiniz?

Bence bayağı ‘game changer’ oldu yaptıklarımız. Tarih kitapları sıkıcı, tekdüze, birbirinin aynı kitaplar olabilirken şu an insanların ‘bu ay Kronik’ten acaba neler çıkacak’ diye beklediği kitaplar, kapaklar oldu.

Çok teşekkür ederiz.

Blog at WordPress.com.