Bol kahveli bir zamanda yolculuk hikayesi: Kahve Soğumadan Önce

İlkin Şilan

Kahve Soğumadan Önce’yi daha çok seveceğimi hayal etmiştim. Konusu her şeyiyle beni kendine çekti, hikaye ilginç bir şekilde başladı ancak aynı tempoyu koruyamadığını hissettim. Kitap bir tiyatro oyunundan uyarlama olduğu için belki de kağıt üstünde bir şeyler eksik kalmış olabilir diye düşünüyorum. Yine de tamamen negatif başlayarak kitaba haksızlık etmek istemem çünkü bütününde kötü bir kitap değildi, sadece bende yarattığı beklentinin biraz altında kaldı.

Oldukça kısa bir kitap olan Kahve Soğumadan Önce, bir kafeye gelerek zamanda yolculuk yapan ve sevdikleri insanlarla buluşan insanları anlatıyor. Çoğu kişinin gözünden kaçan bu küçük kafe, kendisini bulanlara gizli bir dünya vaat ediyor. Yazın en sıcak gününde bile serin kalan bu kafedeki 2-3 masadan sadece birinde zamanda yolculuk yapabiliyorsunuz.

Bu yolculuğu yapmanız için uymanız gereken birkaç kural var. Öncelikle zamanda yolculuk yaptığınız sırada oturduğunuz sandalyeden kalkamazsınız, bu nedenle sadece kafenin içinde başka bir zamana yolculuk edebiliyorsunuz. Bir diğer koşul ise yolculuk yaptığınızda kahveniz soğumadan hepsini bitirip dönmeniz. Yoksa sandalyede bir hayalet olarak hapis kalıyorsunuz. Koşullar arasında en komik olanı ise kahvesi soğumadan dönememiş ve sandalyede sonsuza dek oturmaya hapsedilmiş mevcut hayaletin tuvalete gitmesini beklemek zorunda olmanız. Çünkü yazarın söylediğine göre hayaletler bile günde bir kez tuvalete gitmek zorunda kalır. Hayalet, kendisini zorla kaldırmaya çalışan konuklara pek kibar davranmaması ile biliniyor.

Tabi zamanda yolculuk temalı birçok eserde olduğu gibi bu eserde de geleceği veya geçmişi değiştirmek mümkün değil. Ne yaparsanız yapın geri döndüğünüzde bulduğunuz zaman birebir aynı kalıyor. Hiçbir ölümü durdurmak veya verildiğini bildiğiniz herhangi bir kararı değiştirmek mümkün değil. Burası gizli saklı bir yer de değil aslında. Hikayede okuyacağınız üzere gazetelere bile çıkmış, birçok insan buranın gereksiz bir yolculuğun merkezi olduğunu düşünüyor. Eğer zamanı değiştiremeyeceksek zamanda yolculuk etmenin ne anlamı var? Fakat bence bu çok egoist ve inanılmaz beşeri bir duygu, her şeye hükmetmek veya her şeyde iz bırakmak zorunda değiliz. Bazen sadece eksik kalan bir iki cümleyi tamamlamak veya özlenen bir yüzü bir kez daha görmek zamanda bir etki bırakmasa da kendi küçük hayatlarımızda kocaman değişimlere yol açabilir. Ben düşündüğümde fark ettim ki ben de bu yolculuğu yapardım, zamanı değiştiremeyecek olsam bile.

Fakat kitapta anlamadığım ve bence eksik kalan birkaç nokta var. Birincisi neden kahve servisi yapan kişinin hayalet ve bu yolculuk seremonisinde bu kadar etkili ve kilit bir karakter olduğu. Bunun bir sebebi veya bir açıklaması olmasını isterdim çünkü kitapta kahvenin bardağa konulması ile insanlar yolculuğa başlıyor. Hayalet de ilginç bir şekilde bu servisi yapan kafe çalışanını dinlemek zorundaymış gibi bir ima yaratılıyor. Ancak bunların arkasındaki sebebi öğrenemiyoruz. Ayrıca hayaletin kendi hikayesinden de kısaca bahsediliyor, keşke onun hikayesine de bir bölüm ayrılsaymış, gereksiz yere biraz dışlanmış gibi hissettim. Ayrıca hiç hata yapılmayan bu seremonide nedense son hikayede bir hata yapılması konusu bana okurken battı açıkçası. Duygusallığı artırmak için bir yöntem olması dışında hikayeye bir şey katmadığını hissettim.

Okumalı mısınız?

Sonuç olarak kötü bir kitap okumadım ancak beklediğim o etkileyici kitabı okuyabildiğimi de söyleyemem. Benden daha az beklentiye sahipseniz ve kısa çerez bir kitap okumak isterseniz bence pişman olmazsınız!

Blog at WordPress.com.